MÜSLÜME
MÜSLÜME
MÜSLÜME
Elim
klavyeye bir türlü gitmiyor. Yazmaya çalışıyorum ama olmuyor. Ne yazacağımı ne
diyeceğimi bilmiyorum. Zor da olsa yazmalı!..
“Sessiz
kalmak onaylamaktır. “diyorum.
Tepki
göstermemek, sessiz kalmak, isyan etmemek, haykırmamak, karşı gelmemek onaylamaktır;
bunları biliyorum.
Moğollar
grubu, şarkılarında ;“Bir şey yapmalı!” diyordu.
“Bir şey
yapmalı!” diyerek, klavyenin tuşlarına zor da olsa basıyorum.
Uzun yıllar önce
bir şehirde, kuaförde çalışan bir kız çocuğu şehrin tam ortasından hem de
güpegündüz, zorla arabaya bindirilip şehrin tenha bir yerine götürülüp tecavüz
edilmiş.
Bıçakla boynu kesilip sonra da öldü diyerek,
kanala atılmış; kız çocuğu kan kaybından ölmemiş, sürünerek yola çıkmış, yardım
istemiş ve birileri tesadüfen kız çocuğunu görmüş, sonrası malum…
Kuaförde çalışan kız çocuğunun, güpegündüz şehrin
ortasından kaçırılıp tecavüz edilmesine, “O şehirde yaşayan insanlar güvende
değil, o şehir güvenli bir şehir değil.” demiştim.
Köylerde,
şehirlerde, ülkeler ve de anakaralarda(kıtalarda) yaşanan olaylar ve olayların niteliği,
şekli ve de nedeni; o yerlerin aynasıdır.
Yaşanan
olaylarla özdeşleşir toplumlar.
Olaylar
neyse toplumlar da odur.
Müslüme,
sözün bittiği yerdir.
Ne
denilebilir ki!
Kolay değil
mi? “Avrupa da ahlak yok! Onlar hepten ahlaksız!” ya da ne bileyim Japonlara,
Çinlilere, “Tanrı tanımaz, bunlar hepten ateist”, Afrikalılara, “medeniyetten bihaber
bunlar!” demek.
Dönüp
kendimize bakmalıyız…
Biz neyiz…
Neyiz biz…
Suçluyuz her
birimiz…
Başkaları
kötü, biz çok iyiyiz yalanına yıllarca inanıp bu yalanlarla barışık bir şekilde
yaşadığımız için suçluyuz.
Hiç
özeleştiri yapmayıp;“bizim de yanlışlarımız var” demeyip kendimizde suç
aramadığımız için suçluyuz.
Değişmediğimiz,
dönüşmediğimiz için suçluyuz.
İnsan gibi
insan olmadığımız için suçluyuz…