ESKİ ÖĞRETMENLER
ESKİ ÖĞRETMENLER
ESKİ ÖĞRETMENLER
“Öğretmenler
bir ülkenin temelidir.” dense hiç abartı olmaz, çünkü; ülkede yaşayan tüm
insanlar öğretmenlerin elinden geçer.
Öğretmenlere
göre şekillenir öğrenciler.
Öğretmenler
ne ise öğrenciler de o olur.
Okul öncesi,
ilkokul, ortaokul, lise, yüksekokul…
İnsanların
en çok aklında ilkokul öğretmenleri kalır.
Şimdilerde
ilkokul öğretmenlerinin şeceresine bakılıp öyle yazdırılıyor okullara çocuklar.
Eskiye göre öğretmen algısı tabii ki değişti.
Ne kadar
değişti o da ayrı bir konu.
Neyse biz
eski öğretmenler nasıl anılıyor ona bir bakalım:
Bizim
öğretmen sopayla döverdi.
Bizim
öğretmen parmaklarımızı birleştirir öyle vururdu.
Bizim
öğretmen tek ayaküstüne durdururdu.
Bizim
öğretmen demir metreyi alırdı eline.
Bizim
öğretmen tokat vururdu, vurduğu yerde beş parmağının izi çıkardı.
Bizim
öğretmen…
Ben de çok
dayak yedim öğretmenlerimden.
Öğretmen
dövecek korkusuyla, okula gitmez, ahıra saklanır; okul dağıldığında okuldan
geliyormuş gibi yapardım. Yanıma bir arkadaş bulduğumda akşama kadar orada
burada oynar öyle eve gelirdim.
“Dayak yedik
ama bir şeyler de öğrendik, diyemeyeceğim.
Şimdilerde
dayak yok artık. Varsa da çok az…
Kimse
çocuğunu okula getirip; “Hoca! Eti senin, kemiği benim!” demiyor.
Hala
eskilerde kalan veliler de yok değil…
Öğrencilerde
hiç saygı kalmamış.
Büyük ne, küçük
ne bilmiyorlar.
Çocuklar
öğretmenden hiç korkmuyor!
Böyle eğitim
olmaz.
“Döveceksin
Hoca! Yoksa bunlar adam olmaz!”
Ne kadar
anlatsan boş, eskilere…
Ceket
iliklemeyi saygı sanan bir zihniyet…
Eski
öğretmenler; o günün şartlarına göre davrandılar.
Dayağı bir
eğitim aracı olarak gördüler.
Zihinlerde
eğitimleri değil, maalesef dayakları kaldı.